Hiç başınıza geldi mi? Sanki siz leb demeden leblebiyi anlayan biri? Bazen öyle insanlarla tanışırız ki sohbet akar gider. İki ayrı bedende tek zihin gibi… Biliyorum siz de bir yerlerde böyle insanlarla tanıştınız. Belki bir kafede, belki de havaalanında. Ya da bir iş toplantısında kim bilir? Ayaklarınızı yerden kesen o hissin bir bilimsel açıklaması var desem. 2010’da Princeton Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre sohbet ederken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız o insanlarla kurduğunuz gerçek bağ sadece duygusal değil aynı zamanda zihinsel. Dilinizin bağı çözüldüğünde karşınızdaki kişiyle beyin aktiviteleriniz de eşleşir. Bir bakmışsınız beyinleriniz nöral eşleşmeyle birbirine uygun hareket etmeye başlamış. Tabii bu insanın başına her gün gelen bir şey değil. Biyokimyacı ve girişimci Dr. Richard D. Glaser’e göre zihinler arasındaki o nadir bağ, Seviye III ya da dönüştürücü sohbetler olarak adlandırdığı konuşmalar sırasında kuruluyor. Bu tür sohbetlerde esas olan şey tabii ki güven. Güvenin olduğu yerde kelimeler çıplak kalır. Kelimeleriniz soyundukça kurduğunuz bağlar da güçlenir. İşte böylesi iletişimler de piyasaya damgasını vuran işbirliklerini doğurur. Benim dilimin kemiği kırılmışcasına yazdığım cümlelerden romantik ilişkilerden bahsettiğimi sanmış olabilirsiniz. Eh iş en büyük aşkımız değil mi? Her girişimci ve liderin gizli tutkusu müşterileri, ortakları, çalışanları ve başarısına katkı sunacak kim varsa onlarla bu tür iletişim kurabilmek desem biraz abartmış olurum. Fakat yine de iş dünyasında bu tür bir iletişim tonu yakalamak kıymetli.Hangi seviyede iletişim kuruyorsunuz?Glaser Psychology Today için 2019’da yazdığı ve belki de bugün yani 2025’te daha da anlam kazanan yazısında, farklı sohbet türleri olduğundan bahseder. Yazara göre insanlar arasındaki iletişim üç farklı seviyede kurulur. Bunlardan ilki olan Seviye I’de kurduğumuz iletişim işlevseldir. Ağzımızdan çıkacak ve kulağımıza girecek her kelime bir anlam ifade eder. Kısaca bir bilgi alışverişi.Seviye II ya da konumlandırıcı sohbet dediğimiz bu türde işin rengi biraz değişir. Daha derin bir seviyede kelimelerimizi yüzdürmeye başlarız. Ayrıca hem karşı tarafı anlamaya yönelik sorular sorar hem de kendi görüşlerimizi ifade ederiz. Glaser “Bu tür sohbetlerde karşımızdaki kişiyi dinlerken sorgulayıcı kimliğimizi devreye sokarız. Görüşlerimizi dile getirirken de güçlü duygular hâkimdir. Kısacası bu tür iletişimler dinamiktir. Kısacası cevap vermek için dinleriz. Daha çok fikirlerimizi satmak ve karşı tarafı alt etme arzumuz iletişim akışını etkiler.” diye yazıyor. Bu tür iletişim kurmanın da işe yaradığı yerler var. Fakat hâl böyle olduğunda karşınızdaki kişinin zihin dünyasının derinlerine nüfus edebilir misiniz?Gelelim kâmil iletişim kurma mertebesinin sonuncusuna. Seviye III sohbetler fikirlerin paylaşıldığı ve insanların birbirine dair yeni şeyler keşfettiği konuşmalardır. Burada sohbeti başlatan meraktır. İş olsun diye cevabını bildiğimiz sorulara burada yer yok. Gerçekten o an akışta merak ettiğiniz şeyleri sorarsınız. İki taraf da tamamen karşısındakine odaklanır. Etrafta olup biten her şey bir süreliğine anlamını yitirir. Glaser “Bu üretken iletişim biçimi daha yenilikçi içgörüler edinmemizi sağlar. Ayrıca başkalarının bakış açılarını eleştirmek için değil merak ettiğinizden can kulağıyla dinlersiniz.” diyor. İşte tam bu anda iki beden tek zihin olursunuz. Beyinler senkronize olur ve birlikte ortak bir şeyler üretmeye, yani birlikte yaratmaya başlarlarsınız.İyi iletişimin sırrı güven duygusunda saklıPeki bu kâmil iletişime erişmek her babayiğidin harcı mı? Yok mu bu şekilde iletişim kurmanın yolu? Var. Güvenmek ve güven vermek. Bu tür iletişimi ancak temellerinde güven tohumları ektiyseniz inşa edebilirsiniz. Karşınızdakine güvenerek başlayın. Ama siz de dürüst ve açık sözlü olun. Glaser beden dilimizin ağzımızdan çıkanlarla uyumlu olup olmadığının içgüdüsel olarak fark edildiğini yazar. Jest ve mimiklerimiz söylediklerimizle örtüşebilir ya da bambaşka bir mesaj verebilir. Üstelik beden dilimize hükmedemeyiz. Bu konuda bilinçaltımızın kurbanıyız. Bu yüzden her daim gerçekten ne düşündüğünüzü ve hissettiğinizi açıkça söylemelisiniz. Böylece karşınızdaki kişiye size güvenebileceğini gösterirsiniz.Bir diğer ipucu da karşınızdakini cevap vermek için değil, anlamak için dinlemeniz. Yani aktif dinleyici olun. Girişimci “İyi bir dinleyici hem bedensel hem zihinsel olarak sohbete dahil olur. Göz teması kurar ve dikkatle dinlediğini göstermek için başını sallamak, anlıyorum demek gibi karşısındaki kişiyi konuşmaya teşvik edecek tasdik mekanizmaları kullanır.” diyor. Bu tür bir dinleme neden önemli? Çünkü bu şekilde karşınızdakinin beynindeki dil merkezini harekete geçirebilir ve daha derin bir bağ ve daha anlamlı ilişkiler kurabilirsiniz. Bu tür bir iletişimden çıkacak fikirlerin yaratıcılığını ve başarı potansiyelini tahmin bile edemiyorum.Doğru iletişim beynin kimyasını değiştiriyorKelimeler “İletişim bilgi paylaşmaktan ibaret değil. Kurduğunuz her iletişim beyninizde fiziksel ve duygusal değişimleri tetikler. Tecrübeleriniz doğrultusunda ya sağlıklı ve güvene dayalı iletişim kurmaya açık olursunuz ya da iyice içinize kapatanır insanlardan korkar, kaygılı bağlanır ve her daim temkinli yaklaşırsınız.” diye dökülüyor Glaser’ın kaleminden. Kâmil iletişim kurduğunuzda hormonlarınız yükselişe geçer. Nörotransmitter üretimi tetiklenir. Kısaca ağzınızdan çıkan bir çift söz birinin beyin kimyasını sadece kısa süreliğine değil, ömür boyu bile değiştirebilir.Orijinal yayın tarihi: 28 Nisan 2025 Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.